Türkçe
×
Tüm hakkı saklıdır. Sitemizde kullanılan tüm içerik ve görseller
Bezirhane'ye ait olup izinsiz kullanımı hukuki yaptırıma tabidir.
İnviva

Kadim bilgiler, modern yöntemler,

şifa kaynağı ürünler..

Bezirhane'nin Tarihçesi
×

%100 bitkisel içerik

Herhangi bir kimyasal, katkı veya ilaç etken maddesi içermeyen şifa ürünleri

Ürün içeriğindeki bitki özlerinin hazırlanması ve üretim süreçleri için ilham kaynağımız;

Kadim Şifa Teknikleri

%100 Bitkisel İçerik

Herhangi bir kimyasal, katkı veya ilaç etken maddesi içermeyen şifa ürünleri

Ürün içeriğindeki bitki özlerinin hazırlanması ve üretim süreçleri için ilham kaynağımız;

Kadim Şifa Teknikleri

Hacıveliler lakabıyla anılan Bezirciler, Anadolu’da yaşayan Reyhanlı Aşiretinin Sarıca Koluna bağlı Türkmen yörüklerine mensup olan bir sülaledir. İlk Bezirhane, Sarıcalarlı Bezirci Hacı Veli Ağa tarafından kurulmuştur.

Sarıcalarlı Hacı Veli Ağa’nın Anadolu Selçuklularının büyük alimi ve mütefekkiri Şeyh Sadreddin Konevi (Ö. 1274)’nin adıyla anılan mahallede mülklerinin bulunması ve öşürlerinin Sadreddin Konevi Zaviyesi’ne ait olan vakıf köylerinden birisi olan Gözlü köyüne verilmesi Hacı Veli Ağa’nın Sadreddin Konevi ile yakın ilgisini göstermektedir.

Anadolu Selçuklularının büyük veziri Celaleddin Karatay (Ö. 1254) ve kardeşi Kemalettin Karatay Hacı Veli Ağa ile komşu idiler. Celaleddin Karatay evli, fakat çocuğu olmadığı için soyu, kardeşi Kemalettin Karatay’ın neslinden gelen Fettahzade Abdürrahim Efendi (Şair Namdar Rahmi Karatay’ın babası) ye geçtiği için onlarla da komşu idi. Sarıcalar Köyü, Karamanoğlu Büyük İbrahim Bey (Ö. 1464) in Karaman İmareti (Aşevi) ne vakfedilen köylerden birisidir. Bu da sülalenin Karamanoğlu İbrahim Bey’le ilgisini göstermektedir. Karamanoğlu İbrahim Bey, Fatih Sultan Mehmet’in Konya’yı almasından önce bölgeye hakim olan büyük mutasavvıflara, alimlere dervişlere bıraktığı vakıflar ve hayır eserleri ile adını ebedileştiren, bu sayede ölmezlik sırrına eren bir Türk İslam sultanıdır.

Kapı Camii, Konya'da Alaeddin Camiinden sonra en büyük camidir. H. 1060/1650 yılında camiyi Hz. Mevlana torunlarından Mevlana Dergahı Postnişini Hasan oğlu Şeyh Hüseyin Çelebi yaptırmıştır. Konya Valisi Ahmet Tevfik Paşa döneminde 1284/1868 Kapı Camii, çevrede bulunan bir kahve ocağından çıkan yangınla yanmıştır. Tamiri ve inşası üç sene sürmüştür. Kapı Caminin tamiratı ve yeniden inşası Bezirci Hacı Veli Ağa’nın Araplar Ortasinan Mahallesindeki Bezirhanesi tarafından karşılanmıştır.

Caminin tamirat ve inşası tamamlanınca caminin ibadete açılması gündem olmuştur. Bu sırada Konya çarşısında bir tellal "Ömründe hiçbir zaman ikindi namazının sünnetini kaçırmayan kimsenin Kapı Camiini hizmete açacağını halka duyurmuştur”. Bu yöntem o dönemin usulü idi. Hacı Veli Ağa ve sadık dostu Fevziye Medresesi müderrisi Gezlevli Sarı Müsevvit Mehmet Efendi birlikte caminin açılış hizmetini yerine getirdiler.

Hacı Veli Ağa Araplar mahallesindeki evine misafirhane ve Bezirhane yaptırmıştır. Her Perşembe günü Hacı Veli Ağa’nın Bezirhanesi’nde Konya’daki 42 medresenin bütün öğrencileri misafir edilir ve bu öğrencilerin bütün ihtiyaçları karşılanırdı. Ayrıca Bezirhanede imal edilen bezir yağları medreselerin aydınlatılması için ve ihtiyaç sahiplerine yemek yağı olarak parasız dağıtılmıştır.

Hacı Veli Ağa; fakir, yolcu, garip, kimsesizler için Pamukçu Hanı'nın tamiri, Gözlü'de hayır değirmeni, Sızma'da çeşme, Konya’mızın medar-ı iftiharı olan Kapı Camiinin tamirine hizmet etmiştir. İslam ilim ve irfanını cihana yayan alimler yetiştiren Fevziye Medresesi (günümüzdeki İsmet Paşa İlkokulu) adlı büyük bir medrese bırakmıştır. Torunları bu alim, fazıl, fedakâr, ilim aşığı, garip ve fakir babası büyük insana layık olabilmek, adını ve hayırlarını ebedileştirebilmek maksadıyla onun adına " Bezirci Hacı Veli Ağa Vakfı"nı kurmuşlardır.

Bezirci Hacı Veli Ağa, Orta Sinan Mahallesindeki evinde 3 Şevval 1299/18 Ağustos 1882’de bu fani dünyadan, ebediyet yurduna göç etti. Arkasında çok sayıda hayır eserleri bıraktı.

Hz. Mevlana aşığı olan Şair Vehbi, Hacı Veli Ağa’nın ölümünü mersiye ile şöyle dile getiriyor:

Hacı Veli ahirete göç edince fakir olanlar ağladı,

Hayrat sahibi idi, Tasavvuf ehli olanlar ağladı,

Sanki bir ateş düşüp hemen mahalleyi yaktı

Gülüp eğlenirken ayrılık geldi ağladı,

 Konya’ya böyle bir cömert kişi gelmemiştir;

Kazancıyla geçinen kimseler ağladı,

Yemek yedirmeyince rahatı gelmezdi;

Kıymetini bilmediler, fakirler bildi ağladı,

Sağlığında böyle cömert kimsenin kadri bilinmez

Eyvah fırsat elden gitti, şimdi bilince ağladı

Kalabalık cemaatle musalla taşında namazını kıldılar,

Cemaati beş yüze ulaştı, nice insan ağladı

Bunda eskilere hep misafirle dönülecek;

Çok üzülüp onlarda doldu doldu ağladı,

Cenab-ı Hak, “Her nefis ölümü tadacaktır”  buyurdu;

Bu ayeti duyunca bütün ruhlar ağladı

Ölümünü duyunca hemen tarihini yazdım:

Bin iki yüz doksan dokuz yılında cihan ağladı

Manevi alemden “vah ayrılık” diye seslendiler;

Bu sözü duyan binlerce insan ağladı.

Hepsi mahvoldu, rahatı artık geri gelmez;

Hasret derdiyle üzülüp hemen ağladı

Çağrışıp “ayrılık vah ayrılık” diye feryad ederler;

Ağlayıp gözyaşı döküp nice günler ağladı.

Dört bir yandan hemen Kur’an okuyalar,

Ruhuna bağışlayanın hepsi ağladı.

Kur’an’lar hürmetine Cenab-ı Hak günahlarını bağışlasın;

Bu zavallı VEHBİ’nin aklı gidip, sarhoş oldu ağladı.

3 Şevval 1299 (18 Ağustos 1882)